Translate

8 Aralık 2012 Cumartesi

Emzirmek istemeyen anneleri kabul ediyorum.

Koca bir sürahi suyu kafama dikip bir yudumda içmek istiyorum! Öyle bir efor sarf ettim ki tam bir saattir, bitik haldeyim. Resmen alnımın teriyle anne sütü hazırlayıp içirdim bebeğe. Neymiş, bebek anne sütü içmeliymiş, formül mama değil! Tamam doğrudur, anne sütü şuanda ona en faydalı besindir. Hatta öyle ki, formül mamanın paketinde bile – artık kanunen zorunlu da ondan mı bilmiyorum – “önce anne sütü verin, yetmezse mamaya başvurun” yazıyor. Evet anladınız, kutusunu okuduğuma göre ben artık evde mama bulunduruyorum. Şimdi zamanı birkaç ay geriye alalım.

Ben doğumdan önce de sonra da aslında hiç kendime yüklenmedim, aman kesin anne sütü vermeliyim, mutlaka 6 ay emzirmeliyim diye diretmedim. Bebekle kendim için o an nasıl uygun ve doğruysa o olsun dedim. Nasıl olacaksa ortaklaşa karar verelim ve ikimizin iyiliğine olsun. Öyle de oldu. Bizim Mert doğduğunda küçük bir bebek gibi görünse de anne sütünün ona yarayacağını kokusundan anlamış olmalı ki hemen işe koyuldu, başladı profesyonelce emmeye. Hal böyle olunca süt normal bir şekilde gelmeye, bebek de güzelce beslenmeye daha ilk günlerden başladı.. Tam 4 ay boyunca da çok düzenli, tahmin edilir ve konforlu bir beslenmeyi anne-bebek ekip olarak çok başarılı kotardık.

Bu arada, şöyle bir durum oldu, bizim bebek büyüdü, uzadı ve benim kollarımdan taşar oldu, buna bir de başparmak tendonumdaki ağrı da eklenince emzirmek benim için oldukça meşakkatli hale geldi. Yanlış anlaşılmasın, bu doğal besinin faydalarından yana hiç mi hiç kuşkum yok, hatta bazı durumlarda kolaylığı bile var. Özellikle bir buçuk aylıkken yaptığımız İzmir seyahatimizde ve diğer gezilerde en kolay hazırlanan yiyecek. Ama bir yandan da gerçekçi olmalıyım. Bir kadın emzirirken birçok zorluk yaşayabiliyor. Mesela üstü başı süt içinde kalıyor, ona göre rahat açılabilir kıyafetler giymek zorunda kalıyor, aslında son derece mahrem olan bölgeleri adeta halka mal oluyor, bebeğin ne kadar içtiği tahmin edilemez olduğundan özellikle ilk 3 ayda fazla kaçırdığından  dolayı çok fazla kusma yaşanıyor, yedek süt yoksa bebekten maksimum iki saat ayrı kalınabiliyor, ki onda da bebeğin biberonla arasının iyi olması lazım, yediklerine ve özellikle de içtiklerine özen göstermek gerekiyor. Bu saydıklarım ve başka listeye eklenebilecek birçok bedensel, fiziksel zorluk dışında bir de işin duygusal, ruhsal yönü var. Bir bebek meme emerken o emdiğinin aslında kendine ait bir beslenme/ihtiyaç giderme nesnesi olduğunu sanıyor, anne de kendine ait olan bu organını sevgi ve şefkatle bebeğine sunuyor. Emzirdikçe de yeniden hormonlar salgılanıyor ve bu şefkat döngüsü devam ediyor ki, bebek beslensin. İlk aylarda hem bebeğin bedenen beslenmesi, ruhsal olarak bu sıcacık dünyaya güven duyması, hem de anne-bebek arasında bağ kurabilmesi için emzirme/emme aktivitesi çok önemli. Bütün zorluklarına tamamen değiyor. Ancak en başta da dediğim gibi benim her zaman arzum emzirmenin bırakılması bebekle ortak kararımız olmasıydı. Hep eşime de söylediğim şey, ne kadar süre emzireceğim konusunda bir zaman biçmiyorum. İşte ben böyle yavaş yavaş emzirmekten soğuduğum zamanlarda, bebekte de ani değişimler yaşanmaya başladı.

4.ayın bittiği gün, sanki birdenbire bebeğin hormonları bir alarm verdi ve bizim sakin-huzurlu-derin uyumayı seven yavrumuz birdenbire huy değiştirdi. Geceleri iki saatte bir uyanmaya, hem gece hem gündüz uyumak için sallanmak istemeye başladı. Sinirli oldu ve bu sinirini çok asabi ve maskulen seslerle çok güzel ifade etmeye başladı. İlk 4 ay çok güzel gezerken, istediğimiz yere onu çanta gibi yanımızda götürürken birdenbire onunla evden çıkmak bir kabus, eve gelmek de derin bir ohh demek oldu. Çeşitli spekülasyonlar dönüyordu ortada; "diş çıkartıyor", "doymuyor", "e artık büyüdü etrafın farkında ve uyuyamıyor" vs vs... Doktorunu aradım sordum, doymuyor olabilir mi diye.. Tabi telefonda nerden bilsin, sonuçta bizimki en son kontrolde güzel kilo alıyor görünüyordu. Ayrıca son kontrolde dişlerine de göz atmıştı doktoru ve herhangi bir belirti görmemişti. "İzleyelim bakalım" dedi, "sütün azaldığı öyle hemen anlaşılmaz birden, siz pompa yapın sütünüz azalmasın".. Hımım, peki dedim, düşünceli bir ses tonuyla... Evdeki yardımcımız Feride Hanım'ın da iddiası doymama yönündeydi, gerçekten bebek konusunda çok tecrübeli bir kadın, ama yani doktor öyle diyince de insan kondurmuyor. Yine de doymuyor olması ihtimali ağır basıyordu. Bir yandan sütü artırmaya, bir yandan da bebeği izlemeye başladım.

Bebeğin tepkilerinden aldığımız bulgularla adeta bir iz sürüyorum, canı sıkkın olduğunda aklıma gelen her türlü şeyi deniyorum, hatta acıkmış olma ihtimaline karşı meme vermeyi de deniyordum. Ama bir türlü kesin çözüm bulamıyordum. Sonra bir akşam az bir miktar mama hazırlayıp sundum bebeğe, o da afiyetle içti ve sakinleşti. Meğer gerçekten huzursuzluğunun sebebi karın kazıntısıymış ve meme verdiğimde almaması da süt randımanının eskisi gibi olmamasıymış. İlk aylarda fazla olmasından bunalıp ağzında birikti diye sinirlenirken ben ona defalarca söylemiştim, “bak böyle yaparsan süt üretimi azalacak, teşekkür et ve güzel güzel iç” diye. Ama dinlemedi beni işte, süt azaldı ve tek başına yetersiz oldu. E herhalde tüm sorumluluğu bebeğe atacak değilim, başta dedim ya artık emzirmek zor olmaya başlamıştı diye, hah işte o yüzden kendim de emzirmekten soğumuştum anlaşılan. Ve ben sütün azalma ihtimaliyle yüzleştikten sonra sütü artırmak için yapmadık şey bırakmadım. Hoşaflar, kompostolar, özel çaylar, başta su olmak üzere her çeşit sıvı, yeşillikler, et ve diğer hayvansal ürünler. Ooo Aşure Ayı mı başladı? Yaşasın, aşure bana göre tam süt dopingi! Ne olduysa oldu ve ilk başlarda umursamayan ben aniden “Amanın, bebek anne sütü içmeli, mama değil” demeye başladım. Bunun bir nedeni, azalıyor ve bitiyor olmasının verdiği sona yaklaşma hissiydi. Diğer ve en belirgin nedeni de evdeki Feride Hanım’ın ısrarlarıydı. Sonuçta ben her türlü şeyi yaptım, beslendim, uyudum, pompa yaptım. Ve gerçekten yaptıklarımın bir kısmı ya da hepsi faydalı oldu sanki, süt seviyesi arttı gibi hissediyorum, bebekte de hafif bir sakinleşme var, var..  Şimdi hazır bebek sütü ve orijinal anne sütünü kontrolü olarak beraber içiyor. Heyecanla ek besinlere geçme zamanımızı bekliyoruz.

Anne olanlar, olmayanlar ve hatta erkekler bile bu yazdıklarımdan sonra emzirmenin gerçekten ne kadar meşakkatli bir iş olduğunu görmüştür. Hele bir de çalışan anneler için, ben düşünemiyorum bile. İşin fiziksel zorluğu yanı sıra asıl olay bebeğin idare edilmesi için sarf edilen düşüncesel emek, varsayımlar…

Kendine özgü sebeplerden; örneğin tahammül sınırının dar olmasından, uykusunun ağır olmasından, bel-boyun ağrılarından, bedenin uygun olmayışından, doğası gereği şefkatli bir insan olmayışından veya sadece istememesinden dolayı açıkça ya da başka bahanelerle emzirmeyen anneleri şimdi ben de anne olup 5 ayı geride bıraktığımda çok iyi anlıyorum, onları kabul edip kararlarına saygı duyuyorum. Bence anneliğini herkes kendi ruhsal-duygusal-fiziksel sınırlarında yaşar ve bebekleri de ona göre şekillenir. Tüm annelerin bebekleriyle uyum içinde yaşamaları, birbirlerini dinleyerek ve hissederek bu süreci geçirmeleri dileğiyle…

1 yorum:

Unknown dedi ki...

Ne zaman cocugunu emziren bir anne gorsem, bunun hem anne için hem de bebek icin cok efor gerektiren bir şey oldugunu dusunmusumdur. Hele o bebişlerin ter içinde kalmaları yok mu...