Translate

2 Mart 2013 Cumartesi

Bebeğimle Uyumlanma Meditasyonu

Uzun bir gece ve uzun bir günün ardından, bebeğim de ben de çok yorgun hissediyorduk. Hava biraz serin ama cumartesinin canlılığı sokaklardaydı akşam üzeri biz eve yürürken. Gezine gezine ve rahatlaya rahatlaya eve geldiğimizde epey gevşemiştik, Mert zamansız esnemeye başlamıştı. İkimiz de yorgun ve uykusuzduk. Eh ben artık çok iyi biliyorum ki uyku saat beklemez, gelince az da olsa vereceksin bir tadımlık.. Hele de diş çıkarma gibi bir süreçte uyku çok hassas ve kırılgan, ona nazik davranacaksın böyle zamanlarda.

Mert'i arabasından kaldırıp kollarıma aldığımda henüz üzerini bile değiştirmeden uykuya dalıverdi. Ben de içimden gelen dürtüleri dinledim, onu yatağına bırakmak yerine bu yarım saatlik kestirmesini, uçak yolculukları dışında ilk kez kollarımda yapmasına izin verdim. Meğer ikimizin de ne çok ihtiyacı varmış buna. Bazen çareyi başka yerlerde, başka kişilerde arıyor insan. Halbuki herşeyin cevabı içimizde, ve buna ulaşmak da çok kolay; sadece biraz iç sesi, içgüdüleri, dürtüleri dinlemeye kalmış, o kadar. Anne olunca insan, içgüdüleri dinlemek de hayli kolay aslında.. Denemesi bedava :)

Mert kolarımdayken kendime rahat bir yer buldum, ayaklarımı yere güzelce yerleştirdim, Mert'in günden güne iyice ağırlaşmış bedenini taşıyan sol koluma da bir destek yerleştirdim, hafif loş odada ben de gözlerimi yumdum. Başladım Mert'in tatlı nefeslerini dinlemeye..

Son bir haftadır, herşey üstüste gelmişti hayatımda.. Bir yandan yeni evimize bir türlü yerleşememiş olmanın bendeki baskıları, yeni restoran işimize gereken ilgiyi verememenin telaşlı stresi, aile içindeki muhtelif sorunlar, henüz kalıcı ve sürekli  bir bebek bakıcısı bulamamış olmanın yorgunluğu, Mert'in henüz çıkmakta olan iki minik dişine ilaveten yeni diş belirtileri ile azalan tahammül kapasitem beni bitirmişti artık. Gece uykusunun ne kadar değerli olduğunu anneler bilir, işte onun eksikliği ile iyice bir geriliyor insan, dayanamıyor hiçbirşeye. Ben de bütün bunların birikimiyle galiba dün gece uykusuzluğa hiç dayanamadım, bugün biraz patladım. Murat'a ve anneme dert yanarken, şikayet ettiğimi birden fark edip, kendi kendime "şşşş" dedim, "şikayet yok, kabul var". Şikayetlerin dilimin ucunda yarım kaldığı o anlarda, kabule geçmek zor olsa da işe yarıyor, kesinlikle! Ve sonra günün sonunda, Mert kucağımda sakince uyurken farklı bir boyuta daha ulaştım.

Önce sordum kendime, Mert'le bir süredir uykusuz geçen gecelere çözüm ne olabilir diye. İçimdeki ses, uyumlanma çözüm olabilir dedi. Hani bebek daha küçükken harika bir senkronizasyon vardı ya aramızda. Aynı zamanda acıkır, uykumuz gelirdi. Ben yanında uyurken o daha bir kıpırtısız, daha bir huzurlu uyurdu uzun saatler. Bebek acıktığında ben bedenimde bunu hissederdim, farklı yerlerde bile olsak. Gece daha o uyanmadan birkaç saniye önce ben gözlerimi aniden açardım. Hatta tuvalet ihtiyaçlarımız bile günün aynı saatlerinde olurdu. Bu mucizenin adını tam koyamamıştım henüz o sıralar. Bugün anladım. Mert'in bedeni dünyada çok yeni, benimki ise haliyle daha eski. Bir ebeveyn olarak bir misyonum da bebeğin bedeninin dünyaya uyumlanmasında ona yardımcı olmak, yol göstermek. Ve işte bu misyonu yerine getirmek üzere, doğuştan ve doğal olarak bir senkronizasyon vardı en baştan beri. Emme-emzirme güdüleriyle hormonların aktive ettiği bir uyumlanma. Biraz kimyasal, biraz fiziksel, biraz telepatik, biraz ruhsal. Bir yerde okumadım ben bu bilgileri, genlerimden öğrendim sadece. Varsa bir kaynak bununla ilgili, okumak isterim.

Neyse uzatmayım. Belki de emme-emzirme artık hayatımızdan tamamen çıkmak üzereyken veya dünyevi konulara haddinden fazla kaptırmışken kendimi, Mert de diş sızılarından muzdaripken; galiba uyumlanmamız da haliyle koptu, yani birbirimizden koptuk, her anımız birlikte geçmesine rağmen. İşte Mert kucağımda uyumaktayken bunları fark ettim ve fark edince de çözümü aniden geldi.

Başımı arkamdaki yastığa dayadım, bir  yandan Mert'in nefesi ile benimki birbiriyle uyumlu dans etmeye başlamışken, bir yandan da ben imgelemeye başladım. Sol yanıma doğru yatırdığım için kalplerimiz de üstüste duruyordu. Ve şöyle benzeri düşünceler, imgeleriyle beraber geçti zihnimden:

Kurmalı bir saatin ayarlanması gibi bir uyumlanma hayal ediyorum. Bedenim, bebeğimin bedenini dünyaya adapte etmek için görevli ve bunu ona hatırlatıyorum. Mert'in bedenine de hatırlatıyorum:

"Sakinlikle beni dinle oğlumun bedeni. Ben sana güvenle uyuyabileceğin zamanları gösteriyorum, acıktığında yemek veriyorum, bakımını sevgiyle yapıyorum, keyifli saatlerde seni okşuyor ve seninle oynuyorum, komiklikler yaparak seni güldürüyorum, sana doğru zamanda ihtiyaç duyduğun bilgileri öğretiyorum, bu öğrendiklerinle artık dünyayla daha güzel iletişim kurabiliyorsun ve duygularını ifade edebiliyorsun. Sana bedenini kullanmayı öğretiyorum, bazen bu sadece kendi bedenimi farkında olmadan kullanarak oluyor. Çünkü sen öğrenmeye hazır bekliyorsun ve ben en keyifli ve öğrenmeye hazır anlarında tam karşındayım. Yeri geldiğinde seni koruyorum, yeri geldiğindeyse senin öğrenmek ve dünyayla uyumlanmak üzere yaptıklarını sadece uzaktan izleyerek izin veriyorum. Başka insanlarla iletişim kurman, bağ kurman beni mutlu ediyor. Biliyorsun ki ben hep orada bir yerde hazır beklliyorum, bu sana güven veriyor ve sen dünyayı daha derin keşfetmeye çıkıyorsun. Harika! Bu rolü ben tercih ettim, bu tercihimden ötürü mutlu ve gururluyum.  Zaman zaman odağımı kaybetsem ve bağlarımız zayıflasa da biliyorum ki kaldığımız yerden devam etmek her zaman mümkün. Bunun için önce kendimi affediyorum ve kabul ediyorum, gerisi kolayca oluyor, yeniden uyumlanıyor ve dengeleniyoruz. Şimdi bu meditasyonda, sadece izin veriyorum, kendimi bırakıyorum, teslim oluyorum, saatlerimiz senkronize oluyor. Artık beraber uyuyup beraber uyanabiliriz, izin veriyorum. Ben uyurken derin derin, biliyorum ki sen de güvenle uykunda uyuyorsun, aynı odada olmasak da bu güveni hissediyorsun."

Ben bu düşüncelerle ve bu düşüncelerin görsel imgeleriyle dalmışken biraz da kendimden geçmişim. Sanırım yarım saat kadar böyle oturmuşuz, biraz da kestirmişiz işte.. Hafifçe öperek ve mırıldanarak Mert'i uyandırdıktan sonra her zamanki uyku saati gelene kadar onu besledim, bakımını yapıp onunla bol bol oynadım, öpüp kokladım. Beraber eğlendik ve  sonra sakince uykuya hazırlama dokunuşları ve şarkıları.. Derken, sakince ve kolaylıkla uykusuna daldı. Ben de bu çalışmayı kayda dökmeliyim diyerek yazmaya başladım, biter bitmez ben de uyuyacağım. Günlerin yorgunluğunu, cumartesiyi pazara bağlayan gece uzun uzun uyuyarak çıkarmalı insan, en doğru zaman bu zaman, diyerek yatağa kıvrılmak üzereyim.

İyi geceler, uzun uykular diliyorum, bana ve bebekli tüm annelere!
Düzeltiyorum, sadece annelere değil, buna ihtiyacı olan herkese gelsin bu dilek, dilemesi de denemesi gibi bedava!

Sevgiler