Translate

17 Eylül 2017 Pazar

Bir film, Aşkın Hikayesi

(The History of Love)


Bir film… İlham verici bir film… Nerdeyse her hikayede olduğu gibi bir kadın ve adam arasında yaşanmış bir büyük aşk ana temayı oluşturuyor. 
Film, geçmiş ve gelecek arasında farklı zamanlara gidip gidip geliyor. Bazen kafa karışıklığına sebep olan kurgusu var diyebilirim. Ama film bitip de tüm bağlantılar netleşince senaryonun ne kadar da iyi düşünülmüş ve yaratıcı olduğu fark ediliyor. Filmde, ikinci dünya savaşı zamanı bir Polonya köyünde yaşayan çocukluk arkadaşları arasında ufak aşk oyunları yaşanıyor. Ama asıl büyük aşk kız ve yazar olma sevdalısı bir oğlan arasında başlıyor. Savaş, bu iki aşığın yollarını uzun bir süreliğine ayırıyor. Hikaye, New York’ta devam ediyor. 
Bu arada, yan hikaye olarak New York’ta şimdiki zamanda yaşayan başka bir aile anlatılıyor. Zamane neslinin bence de fark yaratacak olan özelliklerini çok güzel betimleyen bu iki kardeş, farkındalığı oldukça yüksek olan 15 yaşındaki Alma ve 10 yaşındaki erkek kardeşi, vefat etmiş babalarının anılarıyla ve biraz çılgın denilebilecek anneleriyle yaşıyorlar. 60 yıl önce Polonya’da başlayıp sekteye uğrayan o büyük aşk hikayesi, sürpriz bir şekilde New York’ta yaşayan bu aile ile kesişiyor. Filmi sonuna kadar anlatmaya niyetim yok. Bende uyandırdığı duygular ve etkiler asıl değinmek istediğim.

Büyük aşklar, savaşlar, hayatta kalma ve aşkı yaşatma mücadelesi, yenilgiler ve hayal kırıklıkları, dostun arkadan vurması, tam vazgeçecekken insana gelen ilahi mesajlar ve tabii ki mucizeler var bu filmde. 

Filmi izlerken de, sonrasında Murat’la ışıklı su fıskiyelerini seyrederek sohbet ederken de ben kendi payıma düşen ilhamı aldım. Ufak çapta bir aydınlanma yaşadım bile diyebilirim. 

İşte benim için bazı filmler vardır; düşündürür, kendimi sorgulatır, nerde olduğumu belletir, nerde olamadığımı gördürür. En çok da kendi hayatımı birkaç saatliğine de olsa bir kamera kadranından izlememe vesile olur. Bence herkesin hayatı bir film olacak kadar değerli ve özel. Ama bazen bu hayatı anlatmaya cesaretimiz olmuyor. Bazen de anlatacak kadar iyi senaryoyu yazacak kimse bulamıyoruz. Hikayesi yazılmış ve filmi çekilmiş o şanslı insanlara atıf olsun benim bu yazım. İyi geceler.

not: Filim Türkçe adını Aşk Notları şeklinde koymayı uygun görmüşler ama ben bu adı sevmedim.