Translate

26 Ağustos 2018 Pazar

Orman Yürüyüşü

Tatilin son günü Ormanla vedalaşmaya çıktım bu sabah. Kurban bayramı tatili boyunca her sabah yürüyüş yapıyordum kendi başıma ormanda. Kulağımda kulaklık; kimi zaman bir güzel müzik, kimi zaman da Youtube'dan ilham verici bir konuşma dinleyerek yürüyordum. Yürüyüşümden sonra hem sağlık, hem huzur, hem de motivasyon dolu bir şekilde eve dönüyor ve güne oldukça yüksek bir seviyeden başlıyordum, kendimce.

Bu sabah da Kalben'le açılış yaptım. Bu aralar pek bir seviyorum kendisini. Her şarkısı sürprizli; kah yüzümü güldürüyor seçtiği olağandışı sözcüklerle, kah hüzünlendiriyor anlattığı öykülerle. Ateşböcekleri, Ben Her Zaman Sana Aşıktım falan filan derken orman yoluna girdim. 

Derken, ne olduysa oldu. Aniden kulaklıkları çıkardım ve doğanın seslerini duymaya açtım kendimi. Sanırım kulaklığa vızıldayan bir arıydı beni cezbeden. Ormanda yürümeyi denizin altında dalmaya benzettim birden. üç yıl kadar önce kısacık bir tüplü dalma deneyimim olmuştu. Yakın bir zamanda da yeniden yapmayı düşünmüyorum. Denizin altındayken, dış dünya benden kopmuştu. Herşeyi birkaç dakikalığına da olsa unutmuş, sadece su dünyasını seyre dalmştım. Dikkatimi dağıtabilecek çok az uyaran vardı. Ses olarak da nerdeyse sadece nefesimi duyabiliyordum. İşte, ormanda yürümek de biraz buna benziyordu. Etrafta her gün görmeye alışık olduğum nesneler veya kimseler yok. Sesler farklı. Yine nefesimin sesi bana en yakın ses, tabii bir de ayak seslerim. Çakıllarda kıtır kıtır sesler çıkararak ilerlediğimi farkettiğimde bunun aslında nasıl da terapi gibi olduğunu da hissettim. Kıtırtılar, sanki birşeyleri eziyor, kırıyor hissi, çocukça bir neşe verdi bana. Hmm sonra düşündüm, de ben Dünya'dayım diye haykırmanın bir yoluydu sanki bu kıtırtılar. Belki de çocuklar da kıtırdatmayı bundan seviyordur, kim bilir. 

Gözlerimi yoldan ayırdım birkaç dakika sonra. Çıkarıverdim tepemdeki siperli şapkayı. Ormanın derinliklerinde yeni yeni dağılmakta olan sisi farkettim. Güneş sisin ardından çıkmaya çabalıyor, ışık hüzmeleri süzüle süzüle ağaç dallarına ulaşıyor, oradan da bana göz kırpıyorlardı. Kuş seslerini birbirinden ayırmaya çalıştım. Ne zor birşeymiş meğerse bu. Sanki ağaç dallarının derinliklerinde bir kuş yuvasında karnı acıkmış bebekler annelerine ağlıyor gibiydi. Kanat çırparak öten bir küçük kuş gördüm. Acaba o da beni görüyor muydu yukarı maviliklerden? Gözlerim asıl dün yanıbaşımızda geceleyen leylekleri aradı ama çok erkenden yola çıkmış gitmişlerdi bile güneye doğru. Sincap sesleri geliyordu sonra, kavga gürültüyle oyun oynayan sincapların sesleri. Arıların sesleri evlerin bahçelerinden geliyordu. En güzel arı sesi uzaktan gelen arıların sesidir diyerekten yürümeye devam ettim hızlı adımlarla. 

Bayramdan önce, içi muhtelif koyun ve keçilerle dolu olan portatif ağılı farkettim. Farketmemek ne mümkün. Sadece birkaç gün önce başka dünyalara göçmüş hayvanların çeşitli kesif kokuları uzak mesafelere bile ulaşıyordu. Şimdi yerleri ne boş kalmış. Bayram da böylece olmuş bitmiş. Yemişiz içmişiz, geride birşey kalmamış diye düşündürdü beni.

Yolun kenarında bir ağaç beni çağırdı adeta, kabukları kurumuş, araları yarılmış, içinden özü akıp donmuş ağaca usulca yaklaştım. İzin isteyip onu bir güzel kucakladım. Hep derler ya ağaca sarılmak iyi gelir diye. Hayatımda belki üçüncü kez bir ağaca sarıldım, biraz da ürkerek. Acaba içinde karıncalar var mıdır, ya da başka böcekler. Kabuklar saçlarımı karışıtırır mı diye akın eden düşünceleri boşvererek gözlerimi kapadım. O an sadece dinginlik hissettim ağacın kaskatı gövdesinde. Dokunduğumda göründüğünden de kupkuru olan yaşını kestiremediğim bu ağaç bana tek bir his vermişti. Dinginlik. Doğanın güvenli kollarında huzur buldum. O an anladım ki aslında ağaca sarılan ben değildim, beni kucaklayan o ağaçtı. 

İşte, hayat bazen böyle yanılsamalar yaşatıyor bize. İç içe geçmişiz biz ve dünyamız, yarattığımız dünyamız. Doğa sarıp sarmalıyor, duyularımızın her birine özenle hitap ediyor, kendi özel diliyle konuşuyor bize ve şehirde unuttuğumuz özümüzü anımsatıyor ufak ufak. Şapkasını, güneş gözlüğünü, kulaklıkları çıkarıp; dokularını hissetmeyi isteyenler için hazır ve nazır çalışıyor doğa. .

Benim canım doğam :)


ağaçların arasındaki beyazlıklar geceyi bizimle geçiren leylek misafirlerimiz




işte bahsettiğim geçici bayram ağılı


Hiç yorum yok: