Translate

1 Mart 2022 Salı

Kısa Öykü - Eksik Kadın

 

Eksik Kadın

Kapalı gözlerini bile kamaştırmaya yetecek kadar parlak ışıklar neden hiç ısıtmazdı bedeni? Bige, incecik hasta önlüğü içinde sadece üşümüyordu, aynı zamanda korkuyordu da. Neyse ki narkoz etkisini göstermeye başlamış, gözleri kapanmıştı. Maskeli ve boneli yabancı bakışlar altında tedirgin bir teslimiyetle karanlığa gömüldü.

Yapmayın, bırakın kalsınlar, almayın onları benden. Uyuşuk mu desem, yok yok kaşınıyor sanki. Gergin, çok gergin, yok mu bunun bir ilacı? Bir fotoğraf geldi aklıma, siyah-beyaz. Küçük kız bana bakıyor. Ne diye sırıtıyor ki? Ah bak, şimdi de ağlamaya başladı. Adet olunca yediği tokat mı geldi aklına yoksa? Anne, çok kan var, ölecek miyim? Sus kız ne ölmesi, kadın oldun kadın! Lan Birkan! Sen de sünnet oldun ama, ne gülüyon şimdi bana mal mal! Elindeki gofreti döke saça yiyor, bende de ne iştah kaldı ne bir şey. 

Ne kadar zaman geçmiş fark etmedi, gözlerini araladığında diğerine göre oldukça küçük ve yine oldukça aydınlık bir odadaydı. Yalnızdı. Her zamanki gibi. Birkaç dakika sonra sedyeyle hastane odasına alırlarken, kendi ellerini sıkıyordu Bige, her şey eskisi gibi olmayacak, biliyordu. Meme kanseri teşhisi konulduğunda milyon tane karmaşık duygu yaşamıştı. En çok da bilinmezlik. Onların tamamen alınmasının ne hissettireceğine dair hiç fikri yoktu. İşte şimdi tam da o noktadaydı, eksik bir bedende hiç de umut vaat etmeyen bir hayata açıyordu gözlerini.

Odada onu Ceyda bekliyordu. İşten izin almış olmalıydı. Buna şaşırmadı Bige. Ne de olsa 35 yıldır tüm şartlar altında birbirlerinin yanında olmuşlardı. Çok severdi Ceydayı Bige. Ama bugün annesi de yanında olsun istemişti, kimseye itiraf edemese de. Yine de haber vermemişti onlara. Hiçbir şey anlatmamıştı.

Ah be kızım, dedi Ceyda. Anlamıyorum neden annene haber vermedin. Bu ameliyatla kalmayacak ki, daha tedavisi var; ağrısı, bulantısı derken, yapayalnız nasıl idare edeceksin? Ben hep yanındayım tamam, hastanede kaldığın kadar kalırım da. Hatta evde de desteğim sana. Ama anne de başka be canım ya”

Sen onları bilmiyorsun Ceyda. Kurulu düzenlerini, o mutlu aile tablolarını bozup da bana bakmaya mı gelecek sanki annem? Birkan’ın şımarık çocuklarına baksın anca o. Hanım gelini gezmelerde takılarını takıştırıp boy gösterirken, tonton babaannecilik oynasın.” Derken Bige derin düşüncelere dalıverdi.

Nankörsün” demişti birinde anası ona. Okuttuk ettik, sıra sıra koca adayları da bekliyor burda, ne diye İstanbullarda sürtüyorsun hala? Gel kır dizini de, anana babana hayırlı evlat ol. Kız dediğin, söz dinler azcık.” Annesi bilmiyordu ki, kızına böyle konuşurken onun hayallerini çöpe fırlatmasını istiyordu. Hayalleri de öyle atla deve değildi. Zorluklarla da olsa kendi seçtiği hayatı yaşamak, kendi sevip aşık olmak ve evlenmek istiyordu. Sevmişti de, ona tapan bir çocuğu. İşi yoktu çocuğun o aralar, anne tarafı da doğuluymuş dediler. “İmkanı yok vermeyiz seni o hıyara” dedi Birkan, o da abi kesildi o zaman birdenbire. Ne oluyordu sanki ona! sen kendine bak, 45 yaşında hala doğduğun apartmanda ananın yaptığı mercimek çorbasını höpürdeterek içiyorsun! ” Neymiş, küçük de olsa erkek kardeşe hürmet edilecekmiş. Yok öyle yağma” diyemese de Bige, o gece karar vermişti. Kocaya kaçmayacaktı da, İstanbula temelli yerleşmeye gidecekti. Kendini geçindirecek, ailesine muhtaç olmayacaktı. Öyle de yaptı, kimselere muhtaç olmadan 47 yaşına da geldi. Ama yalnız başına. Ne doğru dürüst bir ilişkisi olabildi, ne de Ceydadan başka bir arkadaşı.

Hastaneden çıkacağı gün doktoru son kontroller için bir psikolog ile beraber yanına gelmişti. Tedavi sürecinden bahsettiler. Bağışıklığını güçlü tutması için nelere dikkat etmesi gerektiğini, sevdiklerinden yardım almasının önemini bir bir anlattılar. Olumlu düşünün sadece, en önemli ve en değerli sizsiniz, dediler. Onlar gittikten sonra Bige, hastane odasının kapısının arkasına monte edilmiş boy aynasında kendine baktı. Eve gitmek üzere normal giysilerini giymişti, sütyene bile ihtiyaç duymadan. Zamanı cömertçe kullandı, uzun uzun baktı bu eksik kadına. Tam o anda kapı aralandı yavaşça. Kapıyı açan titrek eller annesinindi. 

 

 

Pınar Koçak Saraçoğlu

25 Şubat 2022 Cuma saat 18:30

Öykü Atölyesi – Nil Devletoğlu ile 4. Hafta


 

Hiç yorum yok: