-Karşılaşma-
Fırlatıp attı boks eldivenlerini bir hışımla, yerde duran
ayakkabılarının yanına. Yenilmişti. Rakibine son rauntta çok aptalca bir
hatayla yenilmişti. Alışamadı gitti yenilgilere. Asla kabul edemezdi
kaybetmeyi. Her profesyonel sporcu gibi o da içi hırs dolu çıkardı her
karşılaşmaya. Yıllarca antrenman yaparak adalelerinden çok kalp kaslarını
güçlendirmiş olmalıydı ki böyle bir yürek taşıyordu. Ringe çıktığında
hocalarının bıkmadan usanmadan aşılamış olduğu yılmazlık duygusu ağır basardı
hep.
Ama bu kez her zamankinden daha da hırslıydı karşılaşmadan önce. Sabah
erkenden biraz moral almak için sevdiği kızın kapısına gittiğinde asıl yumruk
darbesini, belki de müsabakadan saatler önce peşinen o zaman yemişti işte. Ayla
onu bırakmıştı. Umudunu kes artık diyordu. Güvenme bana. Ben Orhan’ı seviyorum.
Senden daha iyi dövüştüğü için değil, senden daha yakışıklı olduğu için değil,
sadece sevdiğim için seviyorum diye açıklamıştı ona Ayla tüm naifliğiyle.
Doğduğundan beri aynı mahallede Ayla’ların evinin bir sokak yukarısında yaşardı
Suat. Babası eski bir boksördü. Son ciddi sakatlanmasının ardından sporu
tamamen bırakıp bir türlü toparlanamamıştı. Suat onun yenilgisini görmüş ve kendi
kendine yemin etmişti, ben babamın eğik duran başını kaldıracağım diye.
O gün karşılaşmadan hemen önce spor salonunun soyunma
odasında aynı zamanda antrenörü olan babası ona son taktiklerini vermişti. O
ise hocasının dediklerini duymamıştı bile. Henüz 17 yaşındaydı ama yedi yaşında
güçlü bir çocuk olduğunu ispat ettiğinden beri babasıyla boks karşılaşmalarına
geldiği için ortam havasını solumaya alışıktı. Kendini buralara ait hissederdi
aslında. Ama o gün başka bir haldeydi. Burnu tanıdık bir koku aradı. Soyunma
odası rutubet kokuyordu. Bu koku ona çocukken mahallelerinde arkadaşlarıyla
izinsiz girdikleri o terk edilmiş konağın bodrumunu hatırlattı. O gün de bugün
gibi korkmuştu. Elleri titremişti. Ama bugün korktuğunu itiraf etmek ne kelime,
tam tersi içi öfkeyle dolu olduğundan diğer her his kör olmuştu. Asıl korktuğu şey,
Ayla’nın onu gerçekten terk etmesi ve mahalledeki arkadaşlarının onunla dalga
geçmesiydi.
Anonslar yapıldı ve boksörler ringe davet edildi. Suat kendi
köşesinde yerini aldı. Ringin en yakınında babasını görebiliyordu. Salon
simsiyah, ışık tek bir yerden geliyor ve toz uçuşları bu ışığın yolu boyunca
ringe uzanıyordu. Alkış sesleri yükseliyordu. Belli ki kalabalık bir izleyici
grubu vardı. Kimisi Suat diye haykırıyordu, acaba içlerinde Ayla var mıydı bunu
hiç bilemezdi ki. Seyircilerin bazısı da Orhan diye alkış tutmuştu. Yoksa Ayla
Orhan’ı mı alkışlıyordu. Orhan da yerini aldı tam Suat’ın karşı köşesinde. Uzun
ve sert birer bakış attılar birbirlerine. Tam o anda, eğer bu, gözlerle yapılan
bir boks maçı olsaydı, kesin Suat kazanırdı.
Karşılaşma baştan sona kadar
Orhan’nın hem stratejik hem güçlü darbelerinin üstünlüğünde geçti. Karnına
yediği yumruk darbeleri sırasında Suat’ın tek düşünebildiği şey Ayla’nın Sokak
kapısını yavaşça yüzüne kapatışıydı. Haksızlıktı bu oysa. Onca yıl bu aşka emek
vermişti, Ayla’yı mutlu edebilmek için gereken her şeyi yapmıştı.
Babasına baktı bir an, özür diler gibiydi peşinen.
Duygularına yenilmek üzereydi çünkü. Rakibinin darbelerinden değildi kaybettiği
sayılar, kendini maça verememesindendi. Orada değildi sanki. Oraya ait değildi
belki de ilk defa. Ayla’nın son vuruşuyla sabah abandane olmuştu bir kere,
bundan sonra ne düşünebilirdi, ne vurabilirdi, ne de kendini savunabilirdi. Ne
için yapacaktı ki bunları? Teslim etti kendini rakibi Orhan’ın yumruklarına.
Babası büyük bir hayal kırıklığıyla oğluna bakıyordu. Yılmadan, "haydi Suat kalk
ayağı" diye haykırıyordu. Ama nafile. Suat Orhan’a yenildiğini baştan kabul
etmişti bir kere. Herşey bitmişti. Hayatının bir dönemi kapanıyordu sanki. Maç
bitti. Yenilmişti. Hakemin zoruyla el sıkıştılar. Ve ringden ağrılarla indi
Suat. İçlerinde en çok hissettiği kalp ağrısıydı oysa. Babası ona döndü ve dedi
ki “maça çıkan Suat olsaydı kazanırdık, fakat orada dövüşen Suat değil, başarısızlığı
baştan kabullenmiş, korkak küçük bir çocuktu” dedi. Ayla’yı, başlamadan biten
aşkını, karanlık rutubet kokan bodrumu düşündü Suat. Babası haklıydı galiba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder