Translate

1 Kasım 2014 Cumartesi

1. Günümün Felsefesi

Bu yazdıklarımı Fırat Abi'm okusa kesin bana "felsefe yapma Pınar" diye dalgayla karışık kızardı, çünkü diyaloglarımızı dönüp dolaşıp kendime has bir felsefeye bağlayan ben olurken, o daha çok psikolojiye doğru yönelirdi. Çocukken böyleydi, ve benim için durum değişmemekle kalmadı, aynı zamanda daha bir vahimleşti. Felsefe yapmak, yani benim için; düşünmek, olayları kafamda yormak, çözmek, bir yere bağlamak, yerli yerine oturtmak  hayatımın nerdeyse her anında artarak var olmayı sürdürdü. Şimdi biraz da bu blog sayesinde birşey denemeye karar verdim. Gittiği yere kadar (içimden 21 gün demek geçiyor ama sınır da koymak istemiyorum, zorlama yapmak da), her gün kısa da olsa bir yazı yayınlayıp o gün içimde esinlenen bir felsefeyi yazacağım. O gün yaşanan bir olay da ilham verebilir, izlediğim bir film de, ya da sadece birden beliren bir fikir de. Düşünce hür olmak ister, ben de onu her gün bilinçli olarak salıvermeye niyet ediyorum. Bakalım neler olacak.

Günümün Felsefesi - 1.Gün

Insan koskoca bir dünyanın ve hatta bilinmez büyüklükteki evrenin, onun da ötesinde sonsuz hacimli evrenler kümesinin bir parçası miniminnacık bir varlık olabilir. Ama o aynı zamanda, kendi içinde muhteşem bir uyum sergileyen bir parçalar bütünüdür. Kanı, canı, bedeni olduğu kadar; duyguları ve sezgileri de onu tamamlar, huyu suyu da, ve tabii ki zihni ve düşüncesi de. Hiçbiri diğerinin üstünde veya altında değildir. Sadece günlük hayatta zaman zaman görev değiştirirler, daha doğrusu yer değiştirirler. Bazen direksiyon hormonlarda yani bedendedir, bazen duygular ortalığı karıştırır, bazen de mantık konuşur. Beni ben yapan tüm parçalarımı sevgiyle kucaklayıp onları saygıyla kabul ediyorum.

asıl felsefe bu değil belki de... Bu parçaları anlamlı bir bütün haline getirip, insanı ayağa kaldıran, ona can veren ve ona yaşam amacıyla paralel deneyimler yaşatan bir önemli parçayı hatırladım ve hatırlatmak istedim. İnsanın ruhunu veyahut özünü yani. Herşey bir hayatta gelir geçer ama ruh bizim ayrılmaz tek parçamızdır. Kaç hayat yaşarsak yaşayalım, öncesinde sonrasında bizimle olacaktır hep. Bunu bilmek, bana bir garip güven hissi verdi. Ve asla yalnız olmayacağımı hissettirdi. 
ilk günün nağmeleri bunlar olsun bakalım.
Saat gece yarısını vurmadan bu yazı bitsin, gelsin yeni gün...





3 yorum:

Unknown dedi ki...

Evet de, eger ruhun senin bir parcansa ve sen de bu yazıyı Pınar olarak yazıyorsan, ruhun bu hayatla isini bitirdiginde sana ne olacak?? "Ben" dedigin sey ruhunun bir parcası olmasın sakın? :)
Cok guzel yazmıssın canım. Yazını okumak her zamanki gibi zihnimi tazeledi.
Hepimiz farklı müfredatlarla geliyoruz hayata. Zihin birbiri ardına dusunceler uretmeye devam edecek ara vermeksizin. O yuzden sen felsefe yaparken, her parcamızı seven "ben" ise zihnimi yavaslatıp dinlendirmeyi deniyor olacagım.
Bir sonraki yazını hevesle bekliyorum, canım.
Teşekkürler. Öpüyorum. :*

Filozofanne dedi ki...

Canım arkadaşım, sadık okurum benim 😊
Çok doğrusun, konuşurken yazarken ben diyorum. Çünkü insanda tüm Parçalar birleşip bütün olduğunda ve kendini ifade etmesi gerektiğinde hepsinin sözcüsü "ben" oluyor. Aslında ondan dolayı büyük sorumluluk alıyor. Yani sevilen de sevilmeyen de, onaylanan da cezayı yiyen de ben oluyor hep. Onu es geçmemek ve hakkını vermek gerek. Galiba bu da bugünün felsefesi olacak 😜 sayende

Unknown dedi ki...

İnsan olmak zor zanaat. :) hepimize kolay gelsin! İple cekiyorum serinin devamını canım. ❤️