Translate

19 Kasım 2014 Çarşamba

Çocuktan Empati Beklemek

Günlük Felsefe yazılarından vazgeçtim. Neden mi? Birkaç sebebi var. En önemlisi, başlıkları çok sıradan geliyordu. Benim için yazının başlığı heyecan verici olmalı, okuyucuyu cezbetmeli. Aynı zamanda benim de yazarken kafamı toparlamama yardımcı olmalı. Yani ben bir fikirle yola çıkıp önce başlığı atan yazarlardanım, anlayacağınız. Bir de galiba kendimi zorladığımı hissettim. Ve yine içimden geldiği gibi yazmaya döndüm. Arada tasmamı gevşetip biraz uzaklaşmayı denesem de yine kendi tarzıma dönüyorum.

Şimdi gelelim bugünkü başlığımıza, empatinin çocuklu hayatımızdaki anlaşılmaz yerine.
Bugünlerde Mert'le ilişkimizde bazen iletişim sorunları yaşıyoruz. O ne istediğini tam bilmese de benim ondan istediğimi yapmamak için direniyor. Haliyle ben de yıpranıyorum, ona kızıyorum ve üzülüyorum. Çareler arıyorum bir yandan. Ama bir yandan da farkında olmadan çocuğa duygu sömürüsü yapıyorum galiba. Empati kursun istiyorum. "Oğlum, bak senin için özel olarak bu yemeği yaptım, lütfen yer misin. Oğlum, çok yorgunum, şimdi seninle puzzle yapmak istemiyorum. Oğlum, çok uykum var, ben biraz uyuyayım, sen oyna. Oğlum, bak kahvaltı ediyorum, sen oturma odasına geç, birazdan gelirim. Oğlum, şimdi işe gitmem gerekiyor." Ve bunun gibi uzayan binlerce monolog.

Bugün bana ilham geldiği an birden fark ettim ki, ben bunları söylerken iki buçuk yaşındaki minik oğlumdan empati kurmasını bekliyorum. Hatta bazı durumlarda kendimi acındırıyorum desem doğrudur. Çocuk aslında benim kadar seri düşünüp konuşabilse bana ne cevaplar verebilir. Hakkıdır da.

Sonra şunu da fark ettim. Ben otuz yaşımda annemle hala tam anlamıyla empati kuramıyorken nasıl olur da bebek oğlumdan bunu bekleyebilirim. 

Aslında burada beni sıkıntıya sokan şey, kurduğum cümleler değil, kendi içimde yarattığım beklentiler. Onun benimle anında empati kurması beklentisi.
Yani Mert'e yorgun olduğumu ve onunla oyun oynayamayacağımı söylemem tamam da, onun bunu hemencecik anlayıp kabul etmesini beklemem biraz saçma galiba. 

Benden çok daha yorucu bir gün geçirmiş olan annemden akşam bize geldiğinde bana yardım etmesini beklerken ve bir de bunu neşeyle yapmasını umarken hiç farkında değilmişim meğer. Kadıncağız bana dönüp bugün çok yorgunum, yapamayacağım dediğinde ne hissederim. 

İşte burada bir empati köprüsü kurdum. Annem ve çocuklarım arasında. Beklentiler içinde olurken ve hatta kişiler arasında bir beklentiler yumağı oluşmuşken bunu düşünmeli insan. 

Kesin çözümü burada tam bulamamakla beraber, farkındalık bana iyi hissettiriyor.  Bazen söylemek istediklerimin ve karşı tarafa aktarmak istediğim duyguların tam yerini bulamamasından şikayet edersem eğer, bunu hatırlayacağım. Ve onun daha sadece minik bir çocuk olduğunu. Böylece, büyüyüp baba olduğunda o da çocuğuyla benzer bir iletişim kurabilir. Ve tabii ki o zaman geldiğinde bir babaanne olmuş benimle de :)

Frekansların uyuşması ve benim sözcüklerimin onun zihninde de aynı yere oturması dileğiyle kapatıyorum bu yazıyı.

Hiç yorum yok: