Translate

4 Kasım 2014 Salı

3. Günümün Felsefesi

Gece saat geç, çok geç şuan. Geceleri çok severim, özellikle de yazı yazmak için. Gece sessizdir, herkes uykudayken evde huzur hakimdir. Ve böyle olunca ben kendimi özgür hissederim. Sessiz olmak kaydıyla her istediğimi yapabilirim. Gece ayrıca karanlıktır da, yani önümdeki işe daha bir odaklanabilirim. Gece ilham da verir bana çoğu zaman.

Şimdi gelelim günün konusuna. Bugün maddi olarak sahip olduğum ve olmadığım şeylerin hesabını yaparken birden birşeyi farkettim. Onu değerlendirmek istiyorum.

Geldiğimiz şu zamanda insanlar ne kadar çok maddiyata odaklanmışlar. Kendi değerlerini bile beraberinde bir madde olmadan göremiyor, kabul edemiyorlar.  Şimdi çıkış noktam yargılayıcı gelebilir size belki. Olsun, çıkıştan ziyade varış noktası önemli şuan. Hem zaten burada yargıladığım grupta kendim de varım. Hedef, birşeyleri çözmek, engellere takılmayı bırakıp yola koyulmak.

Nerede kalmıştık, biz insanoğlu nasıl bu hale geldik bilmiyorum. Sanırım, keşfetme ve icat etme özelliğimizle hayatımıza çeşitlilik katıp sonra da herşeyin sınırlı olduğunu farkedince bunlara bir fiyat biçmemizle ve bu bedeli ödeyerek elde edebilmeyi bağımlılık haline getirmemizle oldu. Yani bu bir günlük olay değil, yüzyılların birikimi. Şimdiyse sanki hep maddi bir değer oluşturmak için çalışıyoruz, kavgalar ediyoruz. Bazen bunları kaybettiğimizde kahroluyor, hatta sağlığımızı yitiriyoruz. Oysa ki bütün maddesel şeyler insanoğlunun hizmetinde olmalı, öyle değil mi?

Buraya kadar ters giden konunun adını koymuş oldum. Biraz işin görünmeyen kısmına bakalım. neden bu kadar maddeye odaklıyız bence? Çünkü öz değerimizi unutuyoruz. Maddi birşeylerle desteklenmediğinde sanki değerimiz yokmuş gibi hissediyoruz.. Herkes yaptığı iş, bankadaki parası, evi, hatta evleri, başkalarına aldığı hediyeler, giyimindeki ve ev dekorundaki kalite ile kendi değerini dışarıya ifade ettiğine inanıyor. Tabii her zaman bunun farkında değil. Bilinçaltına yerleşmiş, ve bence toplu olarak yaşanılan geçmiş hayat deneyimlerinin herkese farklı oranda etki eden tezahürü.

Özüne gelelim.
Ben insanım. Tüm insanoğlunu temsil ediyorum. Benim değerim sonsuzdur, çünkü evren sonsuzdur. Tek bir kişi olarak ilerlediğim bu hayat serüveninde kendi değerimin sadece kabul ettiğim büyüklüğü kadar maddi değerleri kendime çekerim. Sınırları kendime ben koyarım.

Ve  işte tam da bu yüzden maddi gücü olan kişiye "varlıklı insan" deriz. Ne ilginç öyle değil mi? Insan varolduğunu ve değerli olduğunu kabul ettikçe varlıklı olur, benim kanımca. Sonra da alır o zenginliği ve kullanır, o kabul ettiği değerini dışarıdaki insanlara ifade etmek için.  Yani, maddi zenginlik veya yokluk bizim bu hayatımızda kullandığımız çok önemli bir okul gereci gibi. Dünyada bu gereçle öğrenmekte olmayan insan yok denecek kadar az herhalde. Parayla, pulla uğraşıp dururken kendinizi birden fark ederseniz bunu hatırlayın. Deneyimin tadını çıkarın ve onun size kendi öz değerinizi öğretmek üzere verilmiş bir araç gereç olduğunu görün. Sonra da alınacak dersi alıp, belki daha zengin belki daha yoksul, ama kesin olarak hayata bir üst sınıftan devam edin. 

Haydi bu günlük bu kadar olsun. Sevgiyle...





4 yorum:

Unknown dedi ki...

İlginctir ki ben de dun gece bu konuyla ilgili bir ruya gördüm. Ruyamın anlattıgı sey özetle senin burda anlattıgın seye cok benziyor ama kisisel bir boyutta tabii ki. cok varlıklı kimi insanlar var ki varlıklı olmalarının senin burda anlattıgın ideal insan özüyle alakası yok gibi gorunuyor ne yazık ki. Mevcut zihinsel yapımızla anlayamayacagımız reaksyonlara giren elementlerle dolu bir simya söz konusu. Herkesin kendine özel bir müfredatı var ve biz bir şeyi deneyimlerken onlar aynı konuyu cok farklı bir perspektifle deneyimliyor olabilir. Neticede dunya adaletsiz bir yer gibi gorunuyor boyle olunca haliyle. Bence de bize dusen senin yaptıgın gibi bunların kendimizi ilgilendiren kısımlarını elizden geldigince cozumleyip diger varlıkları da elimizden gelsigince anlayıp varlıklaklarını onurlandırmak. Maddesel veya canlı, hepimiz aynı kaynaktan gelip aynı seyi gerceklestirmeye calısıyoruz aslında, kendinimizi. Bu vesileyle de yaratıcı gucun kendini ifade etmesine yardımcı oluyoruz. Senin yazarak kendini ifade etmen de bunun gibi bir sey gibi geliyor bana. Icimizdeki atomların galaksilerin mikro ölçekteki ifadesi olması gibi... Ellerine saglık canım cok guzel yazmıssın ve yine kafamdaki bir konuya ısık tuttun. Tesekkur ederim. Sayende kafamı topladım. :)

Zeynep Onur dedi ki...

o kadar güzel ve akıcı yazmışsın ki. Belki benim ki çok yüzeysel ve anneci bir bakış olacak ama bilirsin ben felsefeden pek anlamam :) Ben ne kadar varlıklı bir insan olduğumu Fethi'den sonra anladım. Daha önce toplumun dayattığı maddi boyutlara boğulmuş ve bu çarkın içinde dönerken şu an hiçbiri umrumda değil. Sadece asgari ihtiyaçlarım karşılansın boyutunda maddiyatla ilgiliyim. Şu an bana kendimi zengin hissettiren tek şey önce oğlumun sonra benim sevdiklerimin sağlığı. Zaten onların varlığı başlı başına bir zenginlik hayatımda. Ve evet artık kendim de daha değerliyim. Yine belki çok yüzeysel bir anneci yaklaşım ama biliyorum ki önce oksijen maskesini kendim takmalıyım ki oğluma da takabileyim. Ben iyi olursam, ben kendime değer verirsem ona da aynı değeri verebileceğim ve kendi değerini fark etmesini sağlayabileceğim. Ne güzel yazdın yine, sayende beynim de en azından bir süreliğine başka konularla karşılaştı, garibim hep aynı kısır döngü de aynı şeyleri düşünmekten oldukça tembelleşmiş durumda bu aralar :)

Filozofanne dedi ki...

Biliyorum yanıt gerekmez. Sen kendi yanıtını kendi sözcüklerinde bulmuşsun arkadasım. Ellerine yüreğine zihnine sağlık, ne diyeyim.. Hayat bulmaca gibi, çöz çöz bitmez :)

Filozofanne dedi ki...

Annelik çok değiştiriyor, geliştiriyor bizi dediğin gibi.. Zenginlik dediğin şey madden olabildiği gibi; sevgi, sağlık, dostluk, şans, uyum, huzur zenginlikleri de olabilir insanın hayatında. Bunu fark etmek büyük nimet..