Translate

22 Haziran 2014 Pazar

Yeni bebek, yeni hayat, yeni çok şey...


Bir süredir, artık özel hayatımı yazmasam mı diye düşünürken yine öyle bir yazı olacak. Olsun n'apalım, belki ben hayatımı ve deneyimlerimi bunun için yaşıyorumdur, yani yazarak anlatabilmek için. Şimdi durduk yere niye kendimi bu zevkten mahrum edeyim ki?

Gelelim "Yeni"lik konusuna.. Bunların benim kendime has "yeni"lik kavramlarım olduğunu baştan belirteyim ki yanlış anlaşılmasın. Benim yeni çıktığım bu yoldan çoktaaaaan dönüş yapmış olanlarınız vardır okuyan. Onların önünde saygıyla eğilirim.

Murat'ın eski benim yeni bilgisayarımla yazıyorum artık, arada birkaç farklı cihaz geçti elimden. Sanırım bu seferki biraz uzun süreli olacak. İtiraf etmek gerekirse henüz birbirimize alışamadık, takım olduğumuzu söyleyemem. Çoğu kez, binalar, eşyalar ve hatta arabalarla bağ kuran benim için bu denli yabancı bir ekip arkadaşı biraz zor. Onu da aşacağız, az biraz pratik yaptık mı tamamdır. Yazmak yerine daha çok okuduğum dönemlerde iPhone ve iPad ile geçiştirdiğim için bilgisayarın hakkını veremediğimi itiraf da etmeliyim ki sorumluluk bende olsun ;)

İki buçuk ay gibi kısa süre farklı bir evde kaldıktan sonra "yeni"den yuvamızda olmak da bir nevi yenilik benim için aslında. Sanki buraya yeni taşınıyormuş gibi hissediyoruz hepimiz. Çünkü çocuk odaları yepyeni ve bugüne dek hiç kullanılmamış, Mert için eski oyuncakları yepyeni, benim oyuncağım mutfağım ise hasretini çektiğimden bana çok yeni ve farklı geliyor. Evin diğer kısımlarının bana verdiği hisleri saymama gerek bile yok, tahmin edilir. Oysa evimiz olduğu yerde duruyor. Herşeye birdenbire ve bambaşka bir kişi olarak yeniden başlamaya vesile oldu bu geçici taşınma işi. Her ne kadar biraz zor, hatta kabul etmeliyim ki zaman zaman delilik derecesinde yıpratıcı bir "iki buçuk aylık dönem" olsa da, dolu dolu anılar ve güzellikler de barındırıyordu bu dönem. Aynı hayat gibi... 
Anlat anlat bitmez, hoş, bitmesin de zaten, bize malzeme gerek.

Yeni bedenim de bu değişimlerde hissediliyor. Yedi aylık hamile olarak çıkıp İstanbul'a gittim ve kucağımda bir bebek ve artık hamile olmayan bedenimde dokuz kilo fazlalıkla geri döndüm. Bundan böyle hareketlerim son döneme göre o kadar da kısıtlı değil, sezaryenin hissiyatı gün geçtikçe azalsa da hala ara ara kendini hatırlatıyor. İştahım hamileykenkiyle neredeyse aynı. Bedensel enerjim de öyle. Yeter ki birazcık uyuyabileyim, o zaman tüm gün koşturup dururum, herşeye yetişirim.

En büyük "yeni"liği ise sona sakladım. Yeni Bebek, kızımız İnci artık aramızda. Uzun bekleyişimiz Mert sayesinde çok hızlı geçti, sabırsızlanmaya hiç fırsat olmadı doğrusu. Galiba büyümesi de öyle hızlı olacak ikinci bebeğin. Evet ikinci çocuk olduğunda insan biraz tecrübeli olduğundan daha bir rahat oluyor, ama sadece bazı açılardan. Çoğunlukla benim hep hatırladığım gerçek ise, her yeni bebeğin yeni bir varlık olmasından dolayı insana bambaşka deneyimler yaşatıyor olduğu. Bu demek oluyor ki "Bebeğimle Öğrendiklerim" yazı dizisine yeni konular yeşermekte  :)

Üç kişilik henüz şekle girmeye başlamış bir aileyken aramıza bir fert daha katıldı. Şimdi bu serüvende dört kişi kol kola ilerleyeceğiz; yeri gelecek birbirimize yaslanacağız, yeri gelecek birbirimizi elimizden tutup yukarılara çekeceğiz. Yani sadece ben değil, sadece ebeveynler değil çocuklar için de her şey çok yeni ve heyecan dolu. İlerisini bilmeyip sadece hayal edebileceğimiz bir şey bu. Yani bu aynen hayatın ta kendisi. 

Bu yazı bir girizgah olsun, yeni hayata giriş. Bundan sonraki yazılarda yepyeni Pınar alsın bir eline kalemi, diğer eline yüreğini. Gelsin yeni yazılar... 

İyi ki doğdun Pınar anne! 


Hiç yorum yok: