Translate

26 Haziran 2014 Perşembe

Bir annenin itirafı

Şimdi biraz iddialı bir yazı geliyor. Bu bir kabulleniş ve kendi kendine itiraf yazısı. Bana katılan da olur katılmayan da. Ama ben yine de her annenin buna benzer dönemlerden kısa veya teğet de olsa geçtiğini iddia ediyorum. Bakın, iyice bir düşünün bakalım. Sonra da hangi ortamda olursa olsun, kendi duygularınızı paylaşmak isterseniz çok hafiflersiniz. Benim bu yazıyı yazarken yaptığım gibi...

Bakıcının başarısızlığından haz aldığımı itiraf ediyorum!

İçerden Mert'in ağlayarak "anneye gidelim" diye haykırışını ilk duyduğumda belki birkaç saniye için haz alıyorum. Bakıcı abla idare edemiyor, onu oyalayıp eğlendiremiyor diye hayıflanmaya başlamadan birkaç saniye önce bakıcısı onu benim kadar mutlu edemiyor diye seviniyorum.

Ben o sırada yeni bebek İnci'yle meşgulüm ve Mert de bunu pek tabii biliyor, hatta büyük ölçüde bunun için beni istiyor. Ben de bunu biliyor ve zaman zaman vicdan hesabı yapıyorum. Hoş, muhteşem zekalarıyla ve içgüdüleriyle çocuklar zaten bizi yumuşak karnımız olan vicdanımızdan vurmuyorlar mı hep? Ben ne yapmalıyım diye düşünüp dururken ve bakıcı abla Mert'in bu zor durumunu idare edemezken, o artık çok çok ağlıyor.

Mert'in ağlaması iyice içinden çıkılmaz bir hal aldığında artık dayanamayıp yanına gidiyorum, onu bebek gibi kucağıma almamı istiyor, ben de alıyorum. Ve işte o anlarda da yine o acayip haz oluşuyor içimde. Onu sakinleştirebilen yegane insan benim!!! Bak, bak, bak, egoya bak !!! İçimde karmaşık ve çelişkili duygular... Çocuğumu birine emanet edebilme lüksü için tutulmuş maaşlı bir bakıcı var. Mert keyifliyken çok iyi anlaştığı ve harika vakit geçirdiği bu kız, Mert'in yeni yeni peydah olan huylarıyla, beni kardeşiyle paylaşmak istememesiyle ve belki de yaklaşan iki yaşın getirdiği gerginlikle baş etmekte yetersiz kalıyor. Ben ise garip olarak bazı anlarda bu yetersizlikten nemalanıp çocuğum "annem de annem" diye tutturduğunda mazoistçe mutlu oluyorum. Anneliğin bir meslek hastalığı da bu olsa gerek. Kontrolcülük gibi, hatta onun kardeşi bu hastalık.

Mert artık çok ağladığı için mecbur kalıp onunla ilgilendiğimde ve gerçekten sakinleştiğinde, ego bu kez farklı bir duygu salmaya başlıyor, gurur. Adeta kızcağıza şov yapıyor ego. Bak ben nasıl yaklaşıyorum, nasıl konuşuyor neler yapıyorum da çocuk sakinleşmekle kalmıyor, üstüne üstlük bir de gülücükler atmaya, yemediği yemeğinden lokmalar almaya veya bıcır bıcır konuşma numaralarına başlıyor. Bak da öğren benden diyorum içimden kıza, ben bu işi senden daha iyi biliyorum, daha iyi yapıyorum.

Fakat sonuçta ne oluyor, o maaşla tuttuğumuz elemanın işini de ben yapıyorum, zaten üstüme düşen işlere ilave olarak...

Şimdi bu yazı nereye varacak nasıl bitecek, ben de bilmeden tuşlara basıyorum çünkü çocukların, belki de asıl kendimin gelişimindeki bir sonraki aşamayı ben de bilmiyorum. Tek bildiğim gerçek, çocuklu hayatta her dönemin kendi içinde zorlukları, güzellikleri ve kolaylıkları olduğu. Ve yine her dönemin geçici olduğu. Yani bence bir anne, dertlenmek için de gururlanmak için de acele etmemeli. Yapabiliyorsa sadece kabul etmeli başına gelenleri. Bakalım görüşler ne olacak..  Siz de annelik deneyiminde benzer şeyler yaşadıysanız, bu yazının altında paylaşın lütfen... 

Ve bu sayede, aynen benim bu yazıyı yayınlanarak yaptığım gibi, siz de egonuzu afişe edin, serin onun kirli çamaşırlarını ortalığa da utansın, sinsin, etkisizleşsin. Size ait gibi gelmeyen hisler ve durumlar egonun uydurmasıdır ve siz ne zaman onun farkına varırsanız ego güneşi gören yarasa gibi bir şok yaşar ve hızlıca çekilir gider, misyonunu tamamlamıştır çünkü artık. Egonuzu fark edin, onun adını ağzınıza almaktan çekinmeyin ve sonra bırakın çekilsin o anki durumunun içinden. Meydan gerçek size kalsın. Meydan sevgiye kalsın ve artık herşey çare bulsun, çözülsün. Ve öyle de oldu ;)

4 yorum:

Unknown dedi ki...

Cok etkilendim ya... Cok şey olmus.. Aradıgım kelimeyi bulamıyorum ama demek istedigim o farkındalıın, kendine bu kadar yaklasabilmenin ve içinde bir şeyleri dönüştürmenin verdigi cocuksu mu diyeyim dogal mı diyeyim, o coşkuyu hissettirdi bana yazın. Gururun masum kardeşi kıvanç ve şevkin, devam etme hevesinin güzel karışımı desem iyi anlatabilmiş olur muyum? Sabah sabah cok tatlı geldi bana bu �� iyi ki varsın saglam ruhlu, güzel kalpli arkadasım

Zeynep Onur dedi ki...

yorum bile yapamadım şu anda pınarım. çok ters köşe oldu bu yazı bana. biraz hazmetmem, kendimle yüzleşmem ve ondan sonra cevap vermem gerekiyor...

Filozofanne dedi ki...

Her zamanki gibi değerli bir yorum. Sağol canım, aktarmak istediğimi en iyi alan kişilerden biri sensin. Galiba ilham oluyoruz birbirimize hem de.

Filozofanne dedi ki...

Yapma ya! Doğrusu merak ettim hissettiklerini. Dök içini rahatla sen de Zeynebim.